Antik Olimpiyatlar’dan, Modern Olimpiyatlar’a:
“Olimpiyat Oyunları, Tarihi ve Bilinmeyenleri” yazısının devamı niteliÄŸindedir. Okumadıysanız önce o yazıyı okumanızı tavsiye ederiz.
Antik Olimpiyat anlayışı, 1892 yılında yerini Modern Olimpiyatlara bırakmıştır. Bu tarihte Paris Sorbonne Üniversitesi’nde bir konuşma yapan Fransız Baron Pierre de Coubertin, uluslararası spor organizasyonu fikrini açıklamıştır. Coubertin, 1870-1871 yıllarında Fransa’nın Almanya karşısında yenilmesinin sebebini fiziksel eğitimlerin yetersizliğine bağlamıştır. Bu nedenle; spor eğitiminin ülkede yaygınlaştırılması isteyerek, sportif rekabetlerin savaşları önleyeceği fikrini ileri sürmüştür. Böylece, 23 Haziran 1894 yılında Coubertin liderliğinde Uluslararası Olimpiyat Komitesi 13 ülke ve 79 temsilci ile toplanarak Olimpiyatların yeniden düzenlenmesine ve ilk Olimpiyat Oyunları’nın 1896 yılında Atina’da düzenlenmesini karar vermiştir. Düzenlenen oyunlara 14 ülkeden 241 sporcu katılarak 43 branşta mücadele etmiştir. Yunan Hükümeti ve Halkı, Olimpiyat Oyunları’nın devamlı Atina’da düzenlenmesini istemiş; ancak Uluslararası Olimpiyat Komitesi bu isteği reddederek, ikinci organizasyonun Paris’te düzenlenmesine karar vermiştir.
1896 yılından beri düzenlenen Olimpiyat Oyunları, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında düzenlenememiştir. Ülkeler arasında dostluğu, kültürel etkileşmeyi ve barışı sağlamak amacıyla organize edilen Olimpiyatlar Oyunları; 19. Yüzyılda, Fransız Pierre de Fredv ve Baron de Co-ubertin tarafından modernize edilmiştir.
Yaz aylarında rahatlıkla düzenlenen Olimpiyat Oyunları’nın kış şartlarında düzenlenmesi imkânsızdı. Bu nedenle; Uluslararası Olimpiyat Komitesi, 1921 yılında Lozan’da toplanarak kış aylarında da bu organizasyonların yapılmasını kararlaştırmıştır. Alınan karar gereğince; ilk Kış Olimpiyatları, 1924 yılında Fransa’nın Chamonix bölgesinde düzenlenmiştir.
Paralimpik Oyunları
İkinci Dünya Savaşı, Olimpiyat Oyunları’na paralimpik adında yeni bir oyun eklenmesine neden olmuştur. Paralimpik Oyunları; 1948 yılında savaştan dönen askerlerin sporla rehabilite edilmesini amaçlıyordu. Paralimpik Olimpiyatları’nın mimarı olan Ludwing, bu spor yarışma-larıyla askerlerin rehabilitasyonunu sağlamış; böylece 1982 yılında Uluslararası Dünya Engelliler Spor Organizasyonları Koordinasyon Komitesi (ICC) kurulmuş; beş yıl sonra da bu ko-mitenin yerini Uluslararası Paralimpik Komitesi (IPC) almıştır.
Olimpiyat Oyunları’na bir yenisi daha eklenmiştir: Gençlik Olimpiyatları fikrini ortaya atan kişi, IOC Başkanı Jacques Rogge’dir. 2007 yılında IOC Kongresi’nde alınan bir karar ile Gençlik Olimpiyatları’nın yapılmasına karar verilmiştir. Böylece ilk Yaz Gençlik Olimpiyatları 14-16 Ağustos 2010 yılında Singapur’da; ilk Kış Olimpiyatları da 2012 yılında Avusturya’da düzenlenmiştir.
Türkiye ve Olimpiyat
Türkiye, Olimpiyat Oyunları’na ilk kez 1924 yılında Paris’te katılmış; ancak herhangi bir derece alamamıştır. 1936 yılında Berlin’de düzenlenen Olimpiyat Oyunları’na grekoromen güreşçi olarak katılan Yaşar Erkan altın madalya alarak Türkiye’ye dönmüştür. Türkiye, Olimpiyat Oyunları’na ağırlıklı olarak güreş dalında katılmış; pek çok altın, gümüş ve bronz madalya almıştır. Boks, teakwondo, karate, atletizm, halter, judo dallarında da yarışmalara katılan Türkiye, bu dallarda da altın, gümüş ve bronz madalyalar kazanmıştır. Ancak madalyaların toplamı, Türkiye’nin Olimpiyat şampiyonu olmasına yetmemiştir.
Son söz olarak;
Uluslararası hüviyete sahip olan Olimpiyat Oyunları, katılımcı ülkelerin dünya çapında tanınmasını sağlamaktadır. Birbirini yakından tanıyan milletler, birbirlerinin ülkelerini ziyaret ederek ülkelerin turizm gelirlerini artırmaktadır. Ayrıca kültürel etkileşim ve yabancıların birbirini daha yakından tanıması neticesinde ülkeler arasında bir dostluk ve barış köprüsü kurulmaktadır. Birbirini sevmeyen milletler bile bu tür organizasyonlarla birbirlerini rahatlıkla sevebilmekte, yüreklerinde besledikleri kin ve öfkeyi yok edebilmektedir. Bu tür organizasyonların amacı esasen budur ve böyle olmalıdır. Ancak küresel sermaye denilen ifritler; devletler ve milletler arasına nifak tohumları ekerek, milletleri veya devletleri birbirine düşman etmektedir. Savaşta kaybedenler, daima birbirlerine gereksizce düşmanlık besleyenlerdir. Savaşların galibi her zaman savaşları körükleyen, yöneten ve silah satarak cebini dolduran çağımızın ifritleridir.
Mütüşş